8.3. İddia Makamı ve Araştırma Görevi
8.3. İddia Makamı ve Araştırma Görevi
8.3.1. Mülga Terörle Mücadele Kanunu Kapsamındaki Suçlarda İddia Makamı
Terörle Mücadele Kanununun 10 uncu maddesinin 2014-6526 sayılı Kanun ile yürürlükten kaldırılması üzerine, terör suçlarının soruşturmakla görevli Cumhuriyet savcılarının görevleri de sona erdi.
Böylece genel usuldeki kuralların uygulanmasına geçildi.
Mülga TMK 10/3 Cumhuriyet savcılarının Cumhuriyet Başsavcılığı ile ilişkisi şöyle idi: Terörle Mücadele Kanunu kapsamındaki suçlarla ilgili soruşturma, HSYK tarafından bu suçların soruşturma ve kovuşturmasında görevlendirilen Cumhuriyet savcıları tarafından bizzat yapılıyordu. Bu Cumhuriyet savcıları Cumhuriyet başsavcılığınca başka mahkemelerde veya işlerde görevlendirilemiyordu (TMK 10/3-a).
a. 2012 Yılında Yürürlükten Kaldırılan Usul Hükümleri
Örgüt suçlarında kolluğun şüpheli, sanık, tanık, bilirkişi veya suçtan zarar gören şahsı hazır bulundurma mecburiyeti kaldırıldı. Mülga CMK 250 deki örgüt suçlarına ilişkin soruşturma ve kovuşturmalarda ağır ceza mahkemesi veya başkanının, Cumhuriyet savcısının, mahkeme naibinin veya istinabe olunan hâkiminin kolluğa belirtilen kişileri istenilen gün saat ve yerde hazır bulundurma mecburiyeti yüklenmişti (mülga CMK 251/6).
Bu düzenleme, önceden çağrı yapmadan zorla getirme yetkisi verdiği için, prensip olarak hukuka aykırı idi. Kaldırılması yerinde olmuştur.
Örgüt suçlarının soruşturulmasında yer bakımından yetki genel usülden farklı idi. Cumhuriyet savcısı soruşturmanın gerekli kıldığı hâllerde suç mahâlline veya delillerin bulunduğu yerlere giderek soruşturma yapabiliyordu. Eğer suç ağır ceza mahkemesinin bulunduğu yer dışında işlenmişse C. savcısı suçun işlendiği yer C. Savcısından soruşturma yapılmasını isteyebiliyordu (CMK 251/3). Bu hükme TMK 10 da yer verilmedi. Ancak, kovuşturma evresi bakımından, güvenliğin sağlanması bakımından, duruşmanın başka yerde yapılmasına karar verilebiliyordu (mülga TMK 10/3-g).
Askeri mahâlde işlenen örgüt suçu. Suç askeri bir mahâlde işlenmiş ise, C Savcısı ilgili askeri savcılıktan soruşturmanın yapılmasını isteyebiliyordu (mülga CMK 251/4). Bu düzenleme mülga TMK 10 kapsamına alınmamıştı.
Türk Silahlı Kuvvetleri Kıt'a karargâh ve kurumlarından istemde bulunulması hâlinde, istem yetkili amirlikçe değerlendirilerek yerine getirilebiliyordu (mülga CMK 251/8). Bu düzenleme mülga TMK 10 kapsamına alınmamıştı.
Terör suçunda ifade almadaki farklı düzenleme. Şüphelinin kolluk tarafından ifadesi alınırken ancak bir müdafi hazır bulunabiliyordu (mülga TMK 10/1-c). Bu düzenleme yeni TMK 10 kapsamına alınmadı.
Müdafi sayısı. Şüpheli gözaltı süresince yanlız bir müdafiin hukukî yardımından yararlanabiliyordu (mülga TMK 10/1-b). Bu düzenleme TMK 10 kapsamına alınmadı.
Terör suçunda müdafiin dosyayı incelemesi, şüpheli ile yazışması ve şüpheliye belge vermesinin engellenebilmesi kuralı kaldırıldı. Müdafiin dosya içeriğini incelemesi veya belgelerden örnek alması, soruşturmanın amacını tehlikeye düşürebilecek ise, C. Savcısının istemi üzerine hâkim kararıyla kısıtlanabiliyordu (mülga TMK 10/1-d). Bu düzenleme TMK 10 kapsamına alınmadı. 2014 yılında ise CMK 153 ün kısıtlamayı düzenleyen fıkraları yürürlükten kaldırıldı.
Terör suçunda müdafiin şüpheli ile görüşmesi geciktirilmesi ve görevli hazır bulundurulması düzenlemesi kaldırıldı. Gözaltındaki şüphelinin müdafii ile görüşme hakkı, C. savcısının istemi üzerine hâkim kararı ile yirmidört saat süre ile kısıtlanabiliyor ama bu zaman zarfında ifade alınamıyordu (mülga TMK 10/1-e). Ancak müdafiin savunmaya ilişkin belgeleri, dosyaları ve tutuklu bulunan şüpheli ile yaptığı konuşmaların kayıtları incelemeye tabi tutulamıyordu. Mülga CMK 250 uyarınca müdafiin terör örgütlerinin örgütsel amaçlı haberleşmelerine aracılık ettiğine dair bulgu varsa görüşmede Cumhuriyet Savcısının istemi ve hâkim kararıyla bir görevli hazır bulundurulabiliyor ve bu kişilerin müdafiine verdiği veya müdafiince bu kişilere verilen belgeler hâkim tarafından incelenebiliyordu. Hâkim belgenin kısmen veya tamamen verilmesine veya verilmemesine karar veriyordu. Bu karara karşı ilgililere itiraz hakkı tanınmıştı.
Terör suçlarında tebligat. Terör suçlarında tebligat yapılamaması hâllerinde, işin ivediliğine göre basın veya diğer kitle iletişim araçları ile tebligat yapılabiliyordu. Bu hüküm yeni düzenlemeye alınmamıştır.
Örgüt suçlarının duruşmasında uygulanan bazı istisnai hükümler yürürlükten kaldırıldı. "Sanık sayısının çok olduğu hâllerde, ilgisi bulunmayan sanıkların yokluklarında duruşma yapılmasına mahkeme karar verebiliyor, kendilerini etkileyen hâl varsa, esaslı noktalar sonraki oturumlarda kendilerine bildiriliyordu"; bu hüküm (mülga CMK 252/1-b)yürürlükten kaldırıldı.
"Güvenlik açısından duruşmanın başka bir yerde yapılmasına mahkeme karar verebilir" hükmü (mülga CMK 252/1c) yürürlükten kaldırıldı.
"Cumhuriyet savcısı katılan veya vekiline iddiasını bildirmek için, sanık veya müdafiine de savunma için makul bir süre verilir. Bu süre uzatılabilir" hükmü (mülga 252/1-d) yürürlükten kaldırıldı.
"Mahkeme disiplini bozan davranışta bulunarak hakaret oluşturan söz ve davranışlar hakkında yayın yasağı koyabilir" hükmü (mülga CMK 252/1-c) yürürlükten kaldırıldı.
"Mahkeme başkanı duruşmanın düzenini bozan sanığı veya müdafii salondan çıkarır. Davranışlarına devam edeceği anlaşılan ve hazır bulunması gerekli görülmeyen sanığın yokluğunda duruşmaya devam edilmesine karar mahkemece verilebilir" hükmü (mülga CMK 252/1-f) yürürlükten kaldırılmıştır.
"Duruşmada suçun hukukî niteliği değişirse, genel kuralın (CMK 6) aksine, dosya alt dereceli mahkemeye gönderilebilir" hükmü (mülga CMK 252/1-g) yürürlükten kaldırılmıştır.
b. Mülga TMK 10 Kapsamındaki Suçlardaki Soruşturma Usulleri
Örgütlü suçlar bakımından iki ayrı soruşturma yöntemi vardı. TCK'da düzenlenen sair örgüt suçlarında CMK'nın genel hükümleri uygulanırken, TMK 10/4'te düzenlenen çıkar amaçlı örgüt suçları ile diğer suçlarda, TMK 10'da öngörülen özel soruşturma yöntemlerinin bazıları uygulanmakta, buna karşılık gerçek terör suçlarında ise TMK 10'da yer alan ve genel usulden sapma gösteren bazı soruşturma yöntemlerinin tümü tatbik edilmekte idi.
TMK'10 ile 2012 de oluşturulan sistemle mülga CMK 251 ve 252'de yer alan ayrık usul kurallarının birçoğu yürürlükten kaldırılmıştı. Buna rağmen, genel usulden sapma gösteren aşağıda belirtilen soruşturma usulleri vardı.
Mülga TMK 10/3 Cumhuriyet savcısının doğrudan soruşturma yapması: Anayasanın 129/6 göre, memurlar ve diğer kamu görevlilerinin işledikleri suçlardan dolayı ceza kovuşturması yapılabilmesi izine bağlı idi. 4483 sayılı kanuna göre de, memurlar ve diğer kamu görevlilerinin görevleri sebebiyle işledikleri iddia edilen suçlardan yargılanabilmeleri için, yetkili merciin izin vermesi gerekiyordu.
Bu kuralın bazı istisnaları vardı: mülga TMK 10/3-b uyarınca, Türk Ceza Kanunu'nun 302, 309, 311, 312, 313, 314, 315 ve 316'ncı maddelerinde düzenlenen suçlar açısından, görev sırasında veya görevden dolayı işlenmiş olsa bile mülga TMK 10 cumhuriyet savcısının doğrudan soruşturma yapma yetkisi vardı.
Buna karşılık, bu suçlar dışında kalan ve TMK 3 ve 4'te sayılan suçlar ile örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenen uyuşturucu ve uyarıcı madde imal ve ticareti suçu veya suçtan kaynaklanan mal varlığı değerini aklama suçu ile haksız ekonomik çıkar sağlama amacıyla kurulmuş bir örgütün cebir ve tehdit uygulayarak işlediği suçlar açısından, CMK'nın genel kuralları ve 4483 sayılı kanun uygulanıyor ve bu suçlarda failin kamu görevlisi olması durumunda izin alındıktan sonra kovuşturma yapılabiliyordu.
Görüldüğü gibi TMK 10 ile 2012 yılında yapılan düzenleme neticesinde Cumhuriyet Savcısının doğrudan soruşturma yapabileceği hâllerde önemli bir sınırlandırmaya gidilmişti.
Cumhuriyet savcısının doğrudan soruşturma yapmasına diğer bir engel, MİT mensupları hakkındaki soruşturmalardı. Millî İstihbarat Teşkilatı Kanunu'nun 26'ncı maddesine göre MİT mensubu kişilerin veya Başbakan tarafından belirli bir görevi ifa etmek üzere görevlendirilen kamu görevlilerinin görevlerini yerine getirirken görevin niteliğinden doğan veya görevin ifası sırasında işlendiği iddia olunan suçlar ile TMK 10 ağır ceza mahkemelerinin görev alanına giren suçlardaki soruşturmalar Başbakan'ın izni ile yapılabiliyordu.
6352 sayılı Kanunun geçici 2'inci maddesinin 6'ıncı fıkrasına göre değişiklik öncesinde görülmeye başlamış olan davalarda, sanığın kamu görevlisi sıfatını haiz olmasından bahisle yargılamaya devam olunmayıp, ilgili makamın izni alınması gerektiği belirterek, düşme ya da durma kararı verilemeyecekti. Bu düzenleme kovuşturma aşamasına geçilmiş olan davalarla ilgilidir. Soruşturma evresindeki olaylar açısından Cumhuriyet Savcısının TMK 10/3-b hükmü gereği izin şartının beklemesi gerekmekte idi.
Cumhuriyet savcısının bizzat soruşturma yapması. Terör ve örgütlü suç mahkemelerinin görevine giren suçlarda, HSYK tarafından görevlendirilen Cumhuriyet Savcılarının soruşturmayı bizzat yapmaları öngörülmüştü (mülga TMK 10/3-a). Soruşturmanın bizzat savcı tarafından yapılması ile bizzat yürütülmesi arasında fark vardı. Savcının örgüt suçu soruşturmasının tümünü bizzat yapması olanaklı değildi.
8.3.2. Adli Kolluk
Adli kolluk, Emniyet Teşkilatı Kanununun 8, 9, ve 12'nci maddelerinde belirtilen soruşturma işlemlerini yapan güvenlik görevlilerini ifade eder (CMK 164/1).
a. Adli Kolluk Görevlisi
Kanun bu kişilere adli kolluk görevlisi adını vermiştir (CMK 164/2, 167/1, 168, Adli Kolluk Yön 3). Adli kolluk görevlileri tabi bulundukları atama usulüne göre görevlendirilir.
Adli kolluk görevlileri Cumhuriyet savcısının emrindedir (CMK 160/2, 161/1). Adli kolluk görevlileri, elkoydukları olayları ve yakaladıkları kişiler ile uyguladıkları tedbirleri emrinde çalıştıkları Cumhuriyet savcısına derhâl bildirmek ve bu Cumhuriyet savcısının adliyeye ilişkin bütün emirlerini gecikmeksizin yerine getirmekle yükümlüdür (CMK 161/2).
2013 Yönetmelik değişikliği, adli kolluk görevlilerinin Cumhuriyet Başsavcılığına da derhâl bildirmek yükümünü getirdi. En üst dereceli kolluk amirine bildirmek yükümünün yürürlüğü, Danıştay Onuncu Dairesinin 2013-8108 sayılı kararı ile durduruldu.
Oysa islenen her suç ve özellikle suç örgütleri tarafından islenen suçlar, yeni suçlar islenmesi tehlikesini de doğurduğu için, kolluğun önleyici görevlerini yakından ilgilendirir. Bu nedenle, islenmiş olan suçların en üst dereceli kolluk amiri tarafından bilinmesi gerekir.
Burada ince bir ayrım vardır: vali, kaymakam ve adli görevi bulunmayan en üst kolluk amirinin suçun işlendiğini bilmesi gerekli ve zorunlu ise de, yürütülen soruşturmanın içeriği konusunda bilgi sahibi olması, soruşturmanın gizililiği kuralı (CMK 157) gereğince, ceza tehdidi altında (TCK "2012-6352" 285) yasaktır.
"Gizliliğin İhlali
Madde 285
(1) Soruşturmanın gizliliğini alenen ihlâl eden kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis veya adli para cezası ile cezalandırılır. Bu suçun oluşabilmesi için;
a) Soruşturma evresinde yapılan işlemin içeriğinin açıklanması suretiyle, suçlu sayılmama karinesinden yararlanma hakkının veya haberleşmenin gizliliğinin ya da özel hayatın gizliliğinin ihlâl edilmesi,
b) Soruşturma evresinde yapılan işlemin içeriğine ilişkin olarak yapılan açıklamanın maddi gerçeğin ortaya çıkmasını engellemeye elverişli olması, gerekir. (Değişik: 2/7/2012-6352/92 md)
(2) Soruşturma evresinde alınan ve soruşturmanın tarafı olan kişilere karşı gizli tutulması gereken kararların ve bunların gereği olarak yapılan işlemlerin gizliliğini ihlâl eden kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis veya adli para cezası ile cezalandırılır.
(3) Kanuna göre kapalı yapılması gereken veya kapalı yapılmasına karar verilen duruşmadaki açıklama veya görüntülerin gizliliğini alenen ihlâl eden kişi, birinci fıkra hükmüne göre cezalandırılır. Ancak, bu suçun oluşması için, tanığın korunmasına ilişkin olarak alınan gizlilik kararına aykırılık açısından aleniyetin gerçekleşmesi aranmaz.
(4) Yukarıdaki fıkralarda tanımlanan suçların kamu görevlisi tarafından görevinin sağladığı kolaylıktan yararlanılarak işlenmesi hâlinde, ceza yarısına kadar artırılır.
(5) Soruşturma ve kovuşturma evresinde kişilerin suçlu olarak algılanmalarına yol açacak şekilde görüntülerinin yayınlanması hâlinde, altı aydan iki yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
(6) Soruşturma ve kovuşturma işlemlerinin haber verme sınırları aşılmaksızın haber konusu yapılması suç oluşturmaz."
b. Adli Kolluk Sorumlusu
Ceza Muhakemesi Kanunda adli kolluğun sorumluları terimi kullanılmıştır (CMK 166). Adli kolluk sorumlusu Aralık 2013 değişikliğine kadar İçişleri Bakanlığına bağlı Jandarma Genel Komutanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü, Sahil Güvenlik Komutanlığı ile Gümrük Müsteşarlığı tarafından atamalarındaki usulü görevlendirilen adli kolluk amiri veya komutanını ifade ediyordu.
Böylece vali ve kaymakamların hukukî durumunun güçlendirildiği görülmektedir. Bu değişikliğin yürürlüğü durdurulmadığı için, Aralık 2013 tarihi itibarı ile valiler tarafından yeni adli kolluk sorumluları görevlendirilmesi gerekmiştir.
Mülki idare amiri, her yılsonunda Cumhuriyet başsavcılarından adli kolluk sorumlusu hakkında değerlendirme raporu alır (Adli Kolluk Yön 11). 2013 değişikliği ile bu raporun sicil amirine verilmesi ile ilgili kısım, maddeden çıkarıldı.
c. En Üst Dereceli Kolluk Amiri
En üst dereceli kolluk amiri terimi CMK 161/5 de kullanılmış, fakat tanımı yapılmamıştı. Adli Kolluk Yönetmeliğinde Aralık 2013 tarihinde yapılan değişiklik ile bu tanım eklendi. Aslında HSYK'nın Adli Kolluk Genelgesinde yapılan tanımın benimsendiği görülmektedir.
2013 değişikliği ile gelen ve Danıştay Onuncu Dairesi'nin 27.12.2013 tarih ve 2013-8108 sayılı kararı ile yürürlüğü durdurulmayan yeni tanım şöyledir: "En üst dereceli kolluk amiri: Emniyet Genel Müdürlüğünde; il emniyet müdürünü, ilçe emniyet müdürünü veya amirini, Jandarma Genel Komutanlığında il jandarma komutanını, ilçe ve merkez ilçe jandarma komutanını, Sahil Güvenlik Komutanlığında: birlik komutanını, Gümrük ve Ticaret Bakanlığında: gümrük muhafaza kaçakçılık ve istihbarat müdürünü ifade eder."
En üst dereceli kolluk amirinin adli görevi yoktur.
Bununla birlikte, adli kolluk hizmetlerinin etkin ve verimli bir şekilde yürütülmesi amacıyla adli kolluk görevlileri üzerinde gözetim, denetim, planlama ve gerektiğinde diğer idari tedbirleri almaya ve iş bölümünü yapmaya yetkilidir (Adli Kolluk Yönetmeliğinin 6 ncı maddesine 2013 değişikliği ile eklenen 4 üncü fıkra).
En üst dereceli adli kolluk amirleri hakkında Cumhuriyet savcıları doğrudan soruşturma yapamaz, hâkimlerin görevlerinden dolayı tabi oldukları yargılama usulü uygulanır (CMK 161/5).
Adli kolluk görevlileri ve adli kolluk sorumluları adli soruşturmaları yürüttükleri için, delile eli değen kişi olarak korunmaları gerekirken, adli görevi olmayan en üst dereceli kolluk amiri olan il emniyet müdürünün hâkim stütüsünde yergılanması yerinde olmamıştır.
ç. Terörle Mücadelede Görev Alan Kolluk Görevlileri
Mülga TMK 10/3-f uyarınca terörle mücadelede görev alan kolluk görevlilerinin düzenledikleri tutanaklarda sadece sicil numarası yazılıyor ve açık kimlik bilgileri ve sıfatları yer almıyordu.
Bu düzenleme sadece gerçek terör suçlarında değil TMK 10/4 de sayılan çıkar amaçlı örgüt suçlarında da uygulanıyordu.
CMK 169'uncu maddeye eklenen 7 inci fıkra ile mülga TMK 10'daki bu hükümler CMK ya yansıtıldı:
"(7) (Ek: 21/2/2014 - 6526/16 md) Türk Ceza Kanununun İkinci Kitap
Dördüncü Kısmının Dört, Beş, Altı ve Yedinci Bölümünde tanımlanan suçlar (318, 319, 324, 325 ve 332 nci maddeler hariç) ile 12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununun kapsamına giren suçlarla ilgili yürütülen soruşturma ve kovuşturmalarda, kolluk tarafından düzenlenen tutanaklara, ilgili görevlilerin açık kimlikleri yerine sadece sicil numaraları yazılır. Kolluk görevlilerinin ifadesine başvurulması gerektiği hâllerde çıkarılan davetiye veya çağrı kâğıdı, kolluk görevlisinin iş yeri adresine tebliğ edilir. Bu kişilere ait ifade ve duruşma tutanaklarında adres olarak iş yeri adresleri gösterilir."