12.8. Tutuklama Oturumu
12.8. Tutuklama Oturumu
12.8.1. Tutuklama Oturumunun Vicahilik Özelliği
Ceza Muhakemesi Kanununda tutuklama kararının vicahi olarak sanığın hazır bulunduğu bir ortamda verilmesi öngörülmüştür (CMK m. 101/2).
Dosya üzerinden verilen "gıyabi tutuklama kararı" tipi kaldırılmış, bunun yerine sadece "hâkim veya mahkeme tarafından verilen yakalama emri" korunmuştur (CMK 98). Gıyabi tutuklama kararının istisnası CMK'nın 248/5. fıkrasında sadece yabancı ülkede bulunan kaçaklar hakkında öngörülmüştür.
Tutuklama oturumunda şüpheli veya sanığın ve müdafiin hazır bulunması (mecburi müdafilik) (CMK 96/1, 101/3) kabul edilerek sanığın sorgu hakkını kullanması ve kararın içeriğinin sözlü olarak şüpheli veya sanığa bildirilmesi (CMK m. 101/2) öngörülmüştür.
C. savcısının da tutuklama oturumunda hazır bulunması gerekir. CMK öncesinde Yargıtay aksine karar vermiş ve savcının bulunmayabileceğini içtihat etmişti (6. CD 20.6.1994, K. 6328). Bizce CMK 101/1 uyarınca mutlaka gerekçe göstermek zorunda olan savcının, tutuklama oturumuna katılarak açıklama yapması ve özellikle de, adli kontrol uygulamasının yetersiz kalacağına ilişkin hukukî ve fiili nedenleri sözlü olarak bildirmesi, müdafiin de bunlara yanıt vermesinin sağlanması yolu ile vicahi celse yapılması mümkün olabilir. Bilindiği gibi AİHM tutuklama oturumunun vicahi yapılmamasını ihlâl nedeni olarak görmektedir.
12.8.2. Tutuklama Kararının Gerekçesi
Tutuklamaya ilişkin kararların gerekçeli olması gerekir (CMK 101/2). Tutuklama oturumunda şüpheli veya sanığın ve müdafiin hazır bulunması gerekir. Kanunda sanığın sorgu hakkını kullanması ve karar içeriğinin sözlü olarak şüpheli veya sanığa bildirilmesi öngörülmüştür (CMK 101/2).
Tutuklamaya, tutuklamanın devamına ve tahliye isteminin reddine ilişkin kararların gerekçeli olması, tutuklamanın fiili ve hukukî nedenlerinin gösterilmesi gerekir (CMK 101/2). Tutuklama oturumunda şüpheli veya sanığın ve müdafiin hazır bulunması gerekir, hatta tutuklama talep edildiği anda zorunlu müdafii atanması gerekir (CMK 101/3). Tutuklamaya, tutuklamanın devamına veya tahliye isteminin reddine ilişkin kararların içeriğinin şüpheli veya sanığa sözlü olarak bildirilmesi, ayrıca bir örneği yazılmak suretiyle kendisine verilmesi gerekir.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Türkiye hakkında vermiş olduğu Mitap/ Müftüoğlu ve Mansur kararlarında, tutukluluğun devamı konusunda ulusal mahkemelerin gösterdikleri gerekçelerin sözleşmenin ihlâli olduğunu belirtmiştir. Zîra gerekçelerde sadece suçların niteliği belirtilmiş, tutukluluk süresi vurgulanarak soyut bir inceleme yapılmıştır. Tutuklama kararının devamına karar verilirken de gösterilen gerekçede hâla tutuklama tedbirini gerekli olup olmadığı açıklanmalıdır.
Tutukluluğun devamına karar verilebilmesi için ayrıca ilk tutuklama kararının verildiği zamana nazaran şüphenin daha da kuvvetlenmiş olması ve bunun somut dayanaklarının kararda gösterilmesi gerekir.
Gerekçesiz karar verilmesi hâlinde, bu karara karşı "etkin bir başvuru yolu" bulunduğu söylenemez.
Zîra kararın gerekçesiz olması durumunda şüpheli, kanunyolu aşamasında kararın hangi noktalarına karşı görüş bildireceğini bilemez. Bu ise müdafaa hakkının kısıtlanması demek olup, adil yargılanma hakkını ihlâl eder (Salov-Ukrayna, 1.6.2005).
Ancak Alman Hukuku, Devlet güvenliğini tehlikeye düşürebilecek hâllerde gerekçesiz tutuklama kararı verilmesini kabul etmiştir (StPO 114/2-4).
Tutuklama kararında CMK 100/2 de tanımlananlardan "hangi tutuklama nedeninin" uygulandığı da yer almalıdır. Şüphelinin kaçma şüphesi ile tutuklanması veya delil karartma şüphesi ile tutuklanması farklı sonuçlar doğurur.
Birden fazla tutuklama nedeni aynı karar açısından birlikte gerçekleşmiş ise, her bir tutuklama nedenini ayrı ayrı gerekçelendirmektense, en güçlü tutuklama nedeni üzerinde durup, onun gerekçelendirilmesi tavsiye olunmaktadır. Bununla birlikte kaçma şüphesi ile delil karartma şüphesinin birlikte var olduğu hâllerde adil yargılanma hakkını olumsuz yönde etkilememek için, her iki tutuklama nedeninin gerekçelendirilmesini öngören yargı kararları da vardır.
Eğer sanığın duruşmada hazır bulunmasını mahkeme gerekli görmüş ve bizde artık gıyabi tutuklama kararı veremediği için yakalama emri veya zorla getirme kararı vermişse (CMK 199), bu kararda kişinin "duruşma için çağırıldığı" konusunda bir açıklama yer almalıdır.
Tutuklama kararının gerekçesinde hâkimin "delil" belirtmesi gerekir. Bu "delil" kuvvetli suç şüphesinin ve tutuklama nedeninin varlığınının kabul edilmesini gerektiren bir delildir.
Kuvvetli suç şüphesi (CMK 100/1) yapılan araştırmalardan elde edilen sonuçların az bir kısmının açıklanması sureti ile gerekçelendirilir.
Değerlendirme sırasında sadece hukuka uygun bir şekilde elde edilmiş olan delilleri (CMK 217/2) kullanabileceği, tabiidir; hukuka aykırı delile dayanarak tutuklama kararı verilemez. Şüphelinin susması aleyhine değerlendirilemez.
Sanık tutuklanmadığı takdirde delilleri karartacak veya delillerin kuvvetini azaltacak olmalı ve savunmasını buna dayandıracak olmalıdır.
Tutuklama kararında "delillerin kalitesinin" tartışılmasına gerek yoktur (OLG Düsseldorf StV 1991, 521). Delillerin tartışılmasına da gerek yoktur. Tutuklama nedeni de özenle, fakat özet olarak gerekçelendirilmelidir.
Soruşturma evresinde verilecek tutuklama kararının C. savcısı tarafından talep edilmesi gerekir (CMK 101/1). Duruşmada verilen tutuklama kararları ise mahkeme tarafından re'sen verilir, ama sanığa sorgu hakkı tanınmış olmalıdır.
C. savcısı tarafından talep edilen tutuklama hâkim tarafından kabul edilmezse bunun gerekçesinin de yazılması gerekir. Gerekçenin itirazı inceleyen makamca yazılması da mümkündür. Eğer somut olayda tutuklama nedenleri gerçekleşmişse, yukarıdaki koşulları taşımayan gerekçe ile düzenlenen bir tutuklama kararının gerekçesi, itiraz üzerine incelemeyi yapan makam tarafından yazılabilir.
12.8.3. Tutuklama kararının içeriği
Tutuklama kararında neler yazılacağı 2012 değişikliği öncesinde Kanunda açıkça belirtilmemişti. Arama veya iletişimin denetlenmesi kararlarında, kararların hangi unsurlardan oluşacağı açıkça yazıldığı hâlde, tutuklama kararı açısından Kanun suskun kalmıştı.
CMK 101/2 2012-6352 sayılı Kanun ile değiştirildi ve tutuklama kararının içeriği belirlendi:
"Tutuklamaya, tutuklamanın devamına veya bu husustaki bir tahliye isteminin reddine ilişkin kararlarda; a) Kuvvetli suç şüphesini, b) Tutuklama nedenlerinin varlığını, c) Tutuklama tedbirinin ölçülü olduğunu, gösteren deliller somut olgularla gerekçelendirilerek açıkça gösterilir."
12.8.4. Tutuklanının Yakınlarına Haber Verme
Yakalanan kişinin yakınlarına haber verme kovuşturma makamları tarafından yapılır. Şüpheli kendisi konuşamaz.
Fakat kişi tutuklanırsa, "bizzat" haber verme hakkı gündeme gelir. Tutuklama kararı üzerinde, hâkimin ayrıca karar (izin) vermesi ile kişinin bizzat konuşarak tutuklandığını yakınlarına bildirmesi mümkündür (CMK 107/1 ve 2).
Sanığın tutuklandığını veya tutuklamanın uzatılmasına ilişkin karar verildiğini, Devletin tutuklunun bir yakınına veya belirlediği bir kişiye bildirmesi hâkimin bu konuda vereceği bir kararla olur.
Şüpheli veya sanık "yabancı" olduğunda, tutuklanma durumu vatandaşı olduğu devletin konsolosluğuna bildirilir. Sanık yazılı olarak karşı çıkarsa konsolosluğa bildirim yapılmaz.