12.10. Tutuklama Kararının Yerine Getirilmesi

12.10.  Tutuklama Kararının Yerine Getirilmesi

12.10.1.           Tutukluluğun Azami Süresi

a.         Süre

Tutuklama geçici bir tedbirdir. Amacı olan delil karartma ve kaçma şüphesi ortadan kalktığı zaman sona erebileceği gibi suç işleme şüphesi kuvvetlenir ve mahkûmiyet kararı verilirse, tutuklamanın amacı değişir ve önceleyici hâle gelir: hükmedilen cezanın çektirilmesi için uygulanmaya başlar. Her ne amaçla uygulanırsa uygulansın tutukluluğun üst süresi olmalıdır.

Ceza Muhakemesi Kanunu bu süreyi en       çok bir yıl olarak belirlemiş, zorunlu hâllerde gerekçesi gösterilerek altı ay uzatma kabul etmiştir (CMK 102/1).

Bu süre           ağır cezalık en çok iki yıldır, ama zorunlu hâllerde üç yılı geçmeyecek şekilde uzatılabilir (CMK 102/2).

Böylece iki artı üç yıl olmak üzere beş sene tutukluluk süresi ortaya çıkmaktadır.

Ağır cezalık suçlardaki bu beş yıllık üst süre, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin

5.         maddesinde gösterilen makul süreyi aşar nitelikte olduğu için maddeyi maksada uygun bir şekilde yorumlamalı ve "sürenin uzatma ile birlikte üç yılı geçemeyeceği" anlamını maddeye vermeye çalışmalıdır.

 

Uzatma ile ilgili bu düzenlemenin terör suçlarında iki kat uygulanması, Anayasa Mahkemesinin kararı ile iptal edilmişti. İptal kararı 2014 Ağustosunda yürürlüğe girmeden önce, TMK10 Mart 2014 de yürürlükten kaldırıldı.

2012 yılında 6352 sayılı Kanun ile Terörle Mücadele Kanunu kapsamına giren suçlarda gözaltı süresi 48 saat olarak düzenlenmiş (mülga TMK 10/3-ç), TMK 10/5'de sayılan suçlarda ise, CMK 102'de gösterilen üst sürenin iki kat olarak uygulanması emredilmişti.

b.         Tutukluluk Süresinin Hesaplanması 

CMK 102'inci maddesinde "tutukluluktan" bahsetmektedir. Tutukluluk şüpheli ve sanık hakkında uygulanan bir tedbir olup, sanıklık statüsü hükmün kesinleşmesi ile sona erer (TCK 2). Bu konuda esas mahkemesinin hükmünü verinceye kadar olan tutuklama ile hükmün verilmesinden, hükmün kesinleşmesine kadar devam eden tutuklama olmak üzere iki ayrı bir süreç bulunduğu da bir gerçektir. Ancak bu gerçek CMK ile uyum hâlinde değildir.

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 12.4.2011 tarih ve 2011/42 sayılı kararında, CMK'nın 102. maddesinde belirtilen azami tutukluluk sürelerinin ilk derece mahkemesi mahkûmiyet hükmü verinceye kadar uygulanabilir olduğunu, mahkûmiyet kararından sonraki tutukluluk hâlinin (hükümözlü tutuklu veya hükmen tutuklu) bu sürelere dâhil olmadığını, diğer bir ifade ile temyiz aşamasında geçen sürenin azami tutukluluk süresinin hesaplanmasında dikkate alınmayacağını kabul etmiştir.

Oysa CMK'nın 2. maddesi uyarınca kovuşturma evresi hükmün kesinleşmesine kadar devam eder. Bu hâlde 102. maddede belirtilen sürelere, tüm kovuşturma evresi, dolayısıyla temyiz aşaması da dâhildir. Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun belirtilen karardaki yorumu kanuna dayanmayan, yasal dayanağı olmayan özgürlük kısıtlaması sonucu doğurmaktadır. Hükümözlü tutuklu kavramına yasal düzenlemelerde yer verilmemiştir. Kanunla yapılacak bir düzenleme ile bu ayrım hukuk hayatımıza dâhil edilebilir, ancak hâlen bunun uygulanması mümkün değildir.

12.10.2.           Tutukluluk Durumunun İncelenmesi ve Verilen Karar

CMK 108'inci madde tutukluluk hâlinin devamının gerekip gerekmeyeceği hususunda kendiliğinden denetim yapılmasını emretmektedir. Savcı otuzar günlük süreler içinde sulh ceza hâkiminden inceleme talep eder.

Kovuşturma evresinde ise mahkeme her oturumda tutukluluk durumunun devamı gereğini kendiliğinden araştırır,

Tutuklama her koruma tedbiri gibi geçicidir. Haklı gösteren şartlar kalmayınca tutukluğun sona erebilmesi için şartların kalıp kalmadığını araştırmak gerekir.

 Bu araştırma veya başka söyleyişle tutukluğun denetimi ya kendiliğinden ya istek üzerine (CMK 108/2) yapılır. İstek üzerine yapılış da ilgilinin ya karara itiraz etmesi veya kararın geri alınmasını istemesi üzerine olur.

Tutukluluğun devamına karar vermede en temel ölçüt tutukluluğun devamı için gerekli kuvvetli suç şüphesinin hâlen devam ediyor olmasıdır.

Ancak kuvvetli şüphenin sadece devam etmesi değil bu şüphenin artarak devam etmesi de aranacaktır. İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi, Labita-İtalya kararında tutukluluğun devamına karar verirken hâkimin sadece kuvvetli şüphenin devam ettiğini değil güçlendiğini de dikkate alması gerektiğini belirtmektedir. Çünkü yargısal makamların bu süreçte delil toplaması gerektiği ve şüphenin zayıflaması veya kuvvetlenmesi yönünde aşama kaydetmesi gerektiğini belirtmektedir. Bu nedenle mahkeme, tutuklamanın devamına karar verirken önceki şüphe düzeyinden daha kuvvetli bir şüphenin varlığı yönünde delillerin varlığına işaret etmelidir. Devam kararı, tutuklama kararından daha kuvvetli gerekçelere dayanmalıdır. Tutuklama sebeplerinin hâlen devam etmekte olduğu inandırıcı bir biçimde açıklanmalıdır.

Tutukluğun kendiliğinden denetimini kanun mecburî kılmıştır (CMK 108/1). Bu araştırmalarda tutuklama şartlarının bulunup bulunmadığına bakılır. Tutukluğun devamına karar vermek için de hâkimin, tutuklama kararını haklı gösteren şartlara dayanarak bir karar vermesi gerekir (Any. 19/3).

12.10.3.           Tutukluluk Durumunun Devamı Kararının Verilmesi

Uzatma kararları Cumhuriyet savcısının, şüpheli veya sanık ile müdafiinin görüşleri alındıktan sonra ve gerekçeli olarak verilir (CMK 102/3).

Burada gösterilecek olan gerekçede "ilk tutuklama kararından daha kuvvetli suç isleme şüphesi" bulunduğunun ortaya konması gerekir.

Türkiye aleyhinde verilen 5. madde ihlâllerinde " durumunun uzatılması kararlarının rol oynadığı bilinmektedir.

Tutukluluk incelemelerinin sanığın savunmasının alınarak yapılması Ceza Muhakemesi Kanunun 102/3 ve 105'inci maddelerine göre bir gerekliliktir. Kanunda böyle bir değişikliğin yapılmasının amacı uluslararası kriterlere uygundur.

Nitekim İnsan Hakları Avrupa Mahkemesinde pek çok içtihadında tutukluluk incelemesinin duruşmalı yapılması veya bu konuda yapılan oturumlarda sanığa veya sanığın yasal temsilcisine başvurma imkânı sağlanmasının gerekliliğinden bahsetmektedir.

Bu yönüyle ülkemizdeki mevcut yasal düzenlemenin hukuk hayatına da yansıtılması gerekmektedir. Uygulamada dosya üzerinden tutukluk durumunun uzatılması kararı verilmesi, hem iç hukukla hem de İnsan Hakları Mahkemesi içtihatlarıyla uyum hâlinde değildir.

 

INFOMELDUNG_LOGINBOX
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol