11.1. Yakalama
11.1. Yakalama
Suç işlediği iddiası ile bir kişinin yakalanmasının bazı türleri vardır: suçüstü yakalaması; tutuklama koşulları oluştuğu hâlde hâkime başvurma zamanı bulunmayan hâllerdeki tutuklama yakalaması; yakalama emri üzerine yakalama gibi.
11.1.1. Suçüstünde Yakalama
Kişi hürriyetinin hâkim kararı olmadan sınırlanması demek olan yakalama ancak zorunlu hâllerde haklı görülebilir. Geçici mahiyette olması da bunun içindir,
Yakalanan kimse gecikmeden hâkim huzuruna çıkarılır.
Hâkim tutuklama kararı verirse yakalama tedbiri sona erecek, tutuklama tedbiri başlayacaktır. Hâkim tutuklama kararı vermezse yakalanan kimse serbest bırakılır, yani yakalama tedbiri yine sona erer. Tutuklamanın mümkün kılınması ve dolayısı ile ceza muhakemesinin selâmetle ve emniyetle yapılabilmesi gayesi ile ve henüz bir tutuklama kararı ve dolayısı ile müzekkeresi verilmeden önce sanığın kişi hürriyetinin kaldırılmasına "adli yakalama" denir.
Yakalama'nın "ne zaman" ve "hangi anda meydana geldiğini" bilmek önemlidir. Yakalamayı tespit etmek üzere kullanılan ilk kriter "objektif" ölçüttür:
Makul ve orta zekalı bir kişi kendisini serbest hissetmiyorsa ve "fiili denetim altına alınmışsa" yapılan işlem "yakalamadır".
Kişinin yakalanmış olup olmadığını belirleyen ikinci ölçüt "tüm olayların birlikte değerlendirilmesi" kriteridir.
11.1.2. Tutuklama Yakalaması
a. Türk Hukuk Sistemi
Herkese tanınan yakalama yetkisi kapsamı dışında suçüstü olmayan hâllerde de kolluk yakalama yetkisini kazanabilir.
Bu gibi hâllerde yakalama yetkisinin doğması için, "suç şüphesinin varlığını gösteren somut delillerin" (evvelce; kuvvetli suç işleme şüphesinin varlığını gösteren olayların idi) (CMK "2014-6526" 100/1) ve kişinin bir suçu işlediği şüphesini gösteren somut delillerin (evvelce kişinin bir suçu işlediğini düşündürebilecek emarelerin varlığı idi) (CMK "2014-6526" 92/2), yani "kuvvetli belirti" mevcut bulunması gerekir.
b. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi Makul Şüphe İle Yetinmektedir
Bizde yakalamanın temel şartı, "somut delillere dayanan kuvvetli suç şüphesi" iken, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 5 inci maddesine göre, kişinin özgürlüğünün kısıtlanabilmesi için "makul şüphe" yeterlidir.
Şahıstan bilgi almak amacı ile yakalama Sözleşmeye aykırıdır.
11.1.3. "Yakalama Emri" Üzerine Yakalama
Yakalama emri CMK 98 ile sınırları çok açık ve dar bir şekilde çizilen fakat kişi özgürlüğünü kısıtlayan bir yetkidir.
Sulh ceza hâkimi soruşturma evresinde çağrı üzerine gelmeyen veya çağrı yapılamayan şüpheli hakkında yakalama emri düzenleyebilir (CMK 98/1).
Yakalama emrinin ikinci şekli, yakalanıp kolluğunu elinden kaçan veya tutukevi veya ceza infaz kurumundan kaçan şüpheli, sanık veya hükümlüler için öngörülmüştür. Kolluk elinden kaçırdığı şüpheli için diğer kolluk birimlerine hitaben yakalama emri çıkartabilir; diğer hâllerde Cumhuriyet savcısı yakalama emri düzenler (CMK 98/2).
Kovuşturma evresinde sanık "kaçak" (CMK 247) ise, mahkeme veya hâkim resen veya C. savcısının talebi üzerine yakalama emri düzenleyebilir (CMK 98/3). Bu karar da kaldırılan gıyabi tutuklama kararı gibidir.
Yakalama emrinde kişinin eşgali, biliniyorsa kimliği, yüklenen suç ve yakalanınca nereye gönderileceği yazılır (CMK 98/4).
Görüldüğü gibi, hâkim veya savcı tarafından verilmiş olan bir yakalama emrinin (CMK 98) yerine getirilmesi yolu ile kolluk kendiliğinden yakalama işlemi yapabilir,
Yakalama emri uyarınca kişi yakalanırsa veya emre konu teşkil eden işlem yapılırsa, ‘’yakalama emri kolluktan geri alınır ‘’
Mahkeme, hâkim veya C. savcısı bunun iadesini kolluktan ister (CMK 90/6).
Geniş yetkili ağır ceza mahkemelerinin ve bunlara bağlı C. savcılarının mülga CMK 250'inci maddede sayılan suçlar bakımından, geniş yetkili ağır ceza mahkemesi veya başkanı, Cumhuriyet savcısı, mahkeme naibi veya istinabe olunan hâkim kolluğa, soruşturma ve kovuşturma sebebiyle şüpheliyi, sanığı, tanığı bilirkişiyi ve suçtan zarar gören şahsı belirtilen gün saat ve yerde hazır bulundurma emri verebiliyordu (mülga CMK 25l/6). Mülga TMK 10'da 20İ2'de yapılan düzenleme ile bu yetki kaldırılmıştı.
Şayet kişi yakalama emri üzerine yakalandığında ilgili hâkim veya mahkeme önüne çıkarılamıyorsa, aynı süre içinde en yakın sulh ceza hâkimi önüne çıkarılır ve SEGBİS üzerinden yetkili hâkim ile irtibatı sağlanır (CMK "2014¬6526" 94).
Yakalanan kişi o yer sulh ceza hâkimi tarafından serbest bırakılmadığı takdirde, yetkili hâkim veya mahkemeye en kısa zamanda gönderilmek üzere tutuklanmasını öngören yol tutuklaması 20İ4 yılında kaldırılmıştır
11.1.4. Gıyabi Tutuklama Kararı Üzerine Yakalama (CMK 248/5, 112)
Ceza Muhakemesi Kanunu gıyabi tutuklama kararını prensip olarak kaldırmıştır. Bununla birlikte, istisnai olarak, gıyabı tutuklama kararı gibi işlev yapan kararlar da sistemde mevcuttur. Bu nedenle, tutuklama kararının verildiği diğer durumlarda, sanığın oturumda hazır olması söz konusu olacaktır. Sanık hazır değil ise tutuklama kararı verilememektedir.
Meselâ tutuklama isteminin reddi kararına itiraz hâlinde, itiraz mercii tarafından da yakalama emri düzenlenebilir (CMK 98/1). Bu karar hâkim kararı olduğundan, kaldırılan gıyabi tutuklama kararı gibi işlev yapar.
11.1.5. Kesinleşmiş Hapis Cezasının İnfazı İçin Yakalama: Ele Geçirme
Hürriyeti bağlayıcı ceza hükmü kesinleştikten sonra bunun yerine getirilmesi için mahkûm olan kişinin ele geçirilmesi gerekir. Gayesine göre, "tutucu" veya "önceleyici" olabilen tutuklama, muhakeme boyunca ve hüküm kesinleşinceye kadar başvurulan bir koruma tedbiri olarak düzenlenmiştir. Yakalama da böyledir. Fakat verilen hüküm yargı hâlini aldıktan sonra da hükmün yerine getirilebilmesini yakın bir tehlikeden korumak gerekebilir.
Savcı hükümlü hakkında da yakalama emri, yani ‘’ ele geçirme müzekkeresi ‘’ düzenleyebilir.
11.1.6. Yakalamada Zor Kullanma
Yakalama, devletlerin yasalarında suç olarak düzenleyip cezai yaptırımlar öngördükleri eylemleri işlediği şüphesi ile kişilerin, kimliklerinin tespiti başta olmak üzere, tutuklama veya adli kontrol tedbirinin uygulanmasını gerektirecek koşullarda, kaçmalarını veya delilleri karartmalarını önlemeyi amaçlayan bir koruma tedbiridir. Yakalamanın amacı cezalandırma değil, etkin ve adil bir yargılamayı sağlamaya hizmet için koşullar oluştuğunda başvurulan geçici bir tedbirdir.
Zor kullanma, Devlet kurumlarından sadece az sayıdaki kuruluşa verilmiştir. Kolluk bunlardan biridir. "Hukuk düzeninin" "uygulanan", "yaşayan" bir hukuk sistemi olması için, hukuk kurallarının işletilmesi, yani "yürütülmesi" gerekir.
Devletin polis eliyle zor yani kuvvet kullanması, ya idare hukukundan kaynaklanan bir yetki ile veya suç vesilesi ile söz konusu olur.
Devletin "tehlikeli önleme görevi" vardır. Bu görevin yerine getirilmesi için, polis kendisine verilmiş olar "standart yetkiler" çerçevesinde bir "idari işlem" yapar, yani "bir emir verir"; bu emre uyulmazsı, zor kullanma yetkisi doğar.
Zor kullanma, direnme ve saldırmanın mahiyetine ve derecesine göre, sanığı etkisiz hâle getirecek şekilde kademeli olarak artan nisbette bedenî kuvvet, maddî güç ve kanunî şartları gerçekleştiğinde her çeşit silah kullanma yetkisidir (PVSK „2007-5681' 16/3).
Kullanılacak araç ve gereçlerin ne olacağını, kolluk memuru bizzat kendisi, toplu müdahâle edilen hâllerde ise, müdahâle eden kuvvetin amiri tâyin ve tesbit eder.
Kelepçe takma (CMK 93) belli hâllerde kabul edilebilir. İlgilinin polis memuruna veya bir üçüncü şahsa saldıracağı veya eşyaya zarar verebileceğini, kaçacağını veya kaçırılacağını, kendisini öldüreceğini veya yaralayacağını kabul etmeyi gerektiren somut olaylar varsa, bir kişiye kelepçe takılması veya başka şekilde bağlanması kabul edilebilir.
Kelepçe, polis için emniyet ve güvenlik aracıdır. Bizdeki uygulamada; bir kişi kanunen kaçak sayılan hâllerden dolayı yakalandığı sırada firar ederse, polisin yakaladığı kişi başkaları tarafından bir tecavüze maruz kalırsa, ilgili bir başkasına tecavüzde bulunursa (YGİY 7), suç iz ve delillerini yok etmesi ihtimâli varsa, polis ilgili hakkında kelepçe takma tedbirine başvurmaktadır.
18 yaşından küçüklere kelepçe takılamaz (YGIY 18).
Terörle mücadelede görev alan kamu görevlileri terör suçluları bakımından vuku bulunan taarruzu savmak için silah kullanmaya yetkilidirler. Terör örgütlerine karşı yürütülen operasyonlarda "Teslim ol!" emrine itaat edilmemesi veya silah kullanmaya teşebbüs edilmesi hâlinde, kolluk görevlileri, tehlikeyi etkisiz kılabilecek ölçü ve orantıda, doğrudan ve duraksamadan hedefe karşı silah kullanmaya yetkilidirler (TMK "2006-5532" Ek Madde 2).
11.1.7. Savcıya "Hemen" Bilgi Verme (CMK 90/5)
Kolluk görevlileri kendiliklerinden yakaladıkları şüphelilerin gözaltına alınabilmesi için, hemen Cumhuriyet savcısına bilgi vermekle yükümlüdür.
Kolluğun bir suç soruşturması nedeniyle şüpheliyi C. savcısına haber vermeksizin karakola götürmesi ve hakkında herhangi bir işlem yapmaksızın karakolda tutması fiili, re'sen kovuşturulan bir suç olup 4483 sayılı Kanun uygulanmaz (CGK 30.3.2010, K. 2010-68).'
"Yakalama" ve "gözaltına alma" ayrı işlemlerdir. Gözaltına alma için C. savcısının "kararı" gereklidir.
11.1.8. Kanuni Yakınlara Veya Konsolosluğa Haber Verme
a. Türk Vatandaşları
Yakalanan kişinin yakınlara haber verme hakkı kolluk tarafından bilgi verilerek kullandırılır (PVSK 13, Yakalama Y. . "Belirlediği kişiye" kolluk bilgi veremez. Kolluk yakalama anından C. savcısına götürünceye kadar sadece "yakınlarına" haber vermek zorundadır (PVSK 13).
Bu düzenlemeye göre Cumhuriyet savcısının yakalanan kişinin gözaltına alınmasına karar vermesi ile birlikte, "bir yakınına veya belirlediği bir kişiye haber
verin", diye kolluğa emir vermesi üzerine kolluk bu kişilere durumu bildirecektir (Yakalama Y .
b. Yabancılar
Yakalanan veya gözaltına alınan yabancı ise "yazılı olarak karşı çıkmaması hâlinde", durumu vatandaşı olduğu Devletin konsolosluğuna bildirilir (CMK 95/2).
Görüldüğü gibi yabancılar yakalandıklarının konsolosluklarına bildirilmesi hakkından vazgeçebildikleri hâlde, vatandaşlara vazgeçme hakkı tanınmamıştır.
c. Terör Suçlarındaki Geç Bildirme İstisnası Kaldırılmıştır
Kişinin yakalandığı istediği kanuni yakınlarına derhâl bildirilecek iken (PVSK 13/5) ve yakalanan veya gözaltına alınan veya gözaltı süresi uzatılan kişinin durumu genel hükümler uyarınca Cumhuriyet savcısının emriyle bir yakınına veya belirlediği bir kişiye gecikmeksizin haber verecek iken, mülga TMK 10 uyarınca, Cumhuriyet savcısının emriyle soruşturmanın amacı tehlikeye düşebilecek ise sadece bir yakınına bilgi verilebiliyordu.
TMK 2012 yılında tekrar düzenlenirken, mülga TMK 10/1-a kanuna aynen yeni şekle yansıtılmıştı (mülga TMK 10/3-d). 2014 yılında TMK 10 yürürlükten kalıdırıldı ve bu istisnaya son verildi.
11.1.9. Yakalamaya Karşı Sulh Ceza Hâkimine Başvuru (CMK 91/4)
Yakalama işleminin, gözaltına alma kararının ve gözaltı süresinin uzatılması emrinin kanunda belirtilen koşullar dışında yapıldığını düşünen (bu hakkı yakalama anında kendisine bildirilmiş olması gereken) yakalanan kişi, müdafii veya kanuni temsilcisi, eşi ya da, birinci veya ikinci derecede kan hısımı, hemen sulh ceza hâkimine başvurabilir '(CMK 91/4).
Bu başvuru, gözaltı süresinin sonunda sulh ceza hâkimi önüne çıkarılmadan farklı bir usul işlemidir.
Sulh ceza hâkimi yakalamanın, gözaltına alma kararının veya gözaltı süresinin uzatılması emrinin hukuka aykırı olup olmadığını, "evrak üzerinden inceleyerek" derhâl sonuçlandırmak mecburiyetindedir. Kanun en fazla 24 saatlik bir süre öngörmüştür.
Gözaltı süresinin uzunluğuna itiraz mekanizmasının (CMK 91/4) iyi çalışmadığı hâllerde, İHAS 5/4 ihlâl edilmiş olur (Yiğit vd - Türkiye, 20.11.2007; Atti ve Tedik - Türkiye 20.10.2009).
11.1.10. AİHM kararlar
Sözleşmenin 5'nci maddesindeki hakların terör nedeni ile askıya alınması mümkündür.
3'üncü maddedeki işkence görmeme hakkı askıya alınamazken, Sözleşmenin 15'inci maddesi, bir ülkenin belirli durumlarda AİHS kapsamındaki yükümlülüklerini geçici olarak askıya almasına imkân vermektedir.
Lawless davasında Mahkeme, "genel tehlikeyi" "bütün nüfusu etkileyen ve Devleti oluşturan toplumun düzenlenmiş yaşamına bir tehdit oluşturan olağanüstü bir durum veya acil kriz" olarak tanımlamıştır.
Türkiye, AİHM nezdindeki Güney-Doğu durumu ile ilgili çeşitli davalarda 5. Madde kapsamındaki yükümlülüklerin askıya alınması yönünde görüş belirtmiş ancak bu Mahkeme tarafından kabul edilmemiştir6 7,8,9,10,11 Diğer bazı davalarda 13,14,15,16 askıya alma meselesi, davalıların Ankara veya Adana'da tutuklanmış olması nedeniyle gerçekte karara bağlanmamıştır. Kuzey İrlanda'daki durumla ilgili IRA davalarında ise, askıya alma uygulaması kabul edilmiştir.
Yakalama ve tutuklama için "makul şüphe" olması gerekirse de (AHİS 5/1-c), gerekli şüphe düzeyini suçun türü de etkileyebilir.
Mahkeme, terörizmle mücadelenin kendi başına bir kategori olduğunu bildirmiştir
Orhan davasında Mahkeme, kanıtları değerlendirmesinde "makul şüphenin ötesinde" kanıt kuralını teyit eden içtihat hukukunu anımsatmıştır Bu kanıt, yoğun, açık ve ahenkli müdahalelerin veya benzeri çürütülmemiş gerçeklere ilişkin varsayımların birlikte mevcut olmasından kaynaklanabilir. Bu bağlamda tarafların kanıtların toplanması sırasındaki davranışlarının dikkate alınması gerekir
Fox, Campbell ve Hartley davasında Mahkeme, bir "makul şüphenin" bulunmasının tarafsız bir gözlemcinin ilgili kişinin suçu işlemiş olabileceği sonucuna varmasını sağlayacak gerçeklerin veya bilgilerin var olduğunu önceden varsaydığını belirtmiştir. Ancak neyin "makul" olabileceği, bütün koşullara bağlı olacaktır. Bu konuda terör suçu, özel bir kategoriye girmektedir. İnsanların ölmesi veya acı çekmesi riski nedeniyle polis, gizli kaynaklardan alınan bilgiler dâhil olmak üzere bütün bilgileri araştırırken azami ivedilikle hareket etmekle yükümlüdür. Ayrıca polisin sık sık bir terör zanlısını, güvenilir olan ancak bilginin kaynağını tehlike altına sokmadan zanlıya açıklanması veya bir suçlamayı desteklemek için mahkemede sunulması mümkün olmayan bilgilere dayalı olarak tevkif etmesi gerekebilir. Kuzey İrlanda'daki terör türü suçların soruşturulması ve kovuşturulmasında söz konusu olabilecek güçlükler nedeniyle bu tür tutuklamalara gerekçe oluşturan şüphenin "makul olması", her zaman geleneksel suçlara uygulanan aynı kurallara göre değerlendirilemez. Bununla birlikte terör suçlarının soruşturulmasının aciliyeti, "makul olma" kavramının, Madde 5/1¬c ile teminat altına alınan güvencenin özüne zarar verecek ölçüde genişletilmesini haklı gösteremez. Kuşkusuz, Sözleşme'nin 5/1-c maddesi, emniyet makamlarının organize terörizmin önlenmesi için etkin tedbirler almaları konusunda orantısız güçlükler yaratacak şekilde uygulanmamalıdır Buradan hareketle devletten, bu kaynakları veya kimliklerini ortaya çıkarabilecek destekleyici bilgiler ve hatta gerçeklerin gizli kaynaklarını ifşa ederek bir terör zanlısının tutuklanmasına temel oluşturan şüphenin makul olduğunu kanıtlamasının istenemeyeceği söylenebilir. Bununla birlikte Mahkeme'nin Madde 5/1-c ile sağlanan güvencenin özünün korunup korunmadığını belirleyebilmesi gerekir. Bu nedenle hükûmet, en azından tutuklanan kişinin iddia edilen suçu işlemiş olduğundan şüphe duyulduğu konusunda Mahkeme'yi ikna edecek bazı gerçekleri veya bilgileri sunmalıdır. Mahkeme, başvuru sahiplerinden her birinin, tevkif edilmesi ve tutuklanmasının, bir terörist olduğu konusundaki iyi niyetli bir şüpheye dayalı olduğunu ve her birinin, tutuklanması sırasında gerçekleştirdiklerinden kuşku duyulan belirli terör fiilleri konusunda sorgulandığını kabul etmiştir. Bay Fox ve Bayan Campbell'in her ikisinin de IRA ile bağlantılı terör fiilleri nedeniyle daha önceden mahkûm edilmiş olmaları, bu kişilerle terör tipi suçların işlenmesi arasında bir bağlantı olduğu şüphesini güçlendirebilecek olmasına karşın 1986'da yani yaklaşık yedi yıl sonra tevkif edilmelerini haklı gösteren bir şüphenin yegâne temelini oluşturamaz. Bütün başvuru sahiplerinin, tutuklulukları sırasında belirli terör fiilleri konusunda sorgulanmış olmaları, tutuklamayı yapan memurların, bunların söz konusu fiillere katılmış oldukları konusunda gerçek anlamda kuşku duyduklarını teyit etmekle birlikte tarafsız bir gözlemciyi, başvuru sahiplerinin bu fiilleri gerçekleştirmiş olabilecekleri konusunda ikna edememiştir. Yukarıda belirtilen unsurlar kendi başlarına "makul şüphe" olduğu sonucuna varılmasını destekleyecek kadar yeterli değildi. Hükûmet, başvuru sahiplerine karşı şüpheye temel oluşturacak başka bir şey sunmamıştı. Bu nedenle hükûmetin açıklamaları, bir bireyin tevkif edilmesine ilişkin şüphenin makul olup olmadığının değerlendirilmesi konusunda madde 5/1-c'de belirtilen asgari standarda uygun değildi. Mahkeme, bu nedenle madde 5/1'in ihlâl edilmiş olduğu sonucuna varmıştır.
O'Hara davasında davalı, kimlikleri açıklanmayan 4 muhbirin verdiği bilgilere dayalı olarak bir terör fiilini gerçekleştirme kuşkusu ile yakalanarak 6 gün gözaltında kalmıştır. Mahkeme, yeterli makul kuşku bulunduğu ve bir ihlâl olmadığı sonucuna varmıştır.
Önleyici yakalama ve tutuklama: Mahkeme önleyici tevkif ve tutuklamaya izin vermemiştir.
11.1.11. Özel Muhakeme Usullerine Tâbi Olan Kişilerin Yakalanması
a. Diplomatlık Dokunulmazlığı
Sanığın diplomatik dokunulmazlığı varsa, bu kişi yakalanamaz. Büyükelçilikler dışında kalan yerlerde yapılması gereken, gecikmesinde tehlike bulunan arama işlemleri yapılabilir. Diplomat olan kişi dışında kalanların ifadeleri alınabilir,
b. Milletvekili Dokunulmazlığı
Anayasanın 83'üncü maddesine göre, suç ağır cezayı gerektiren bir suç olup suçüstü durumu varsa, dokunulmazlık işlemeyeceğinden, kolluk sanığı yakalayabilir, Anayasanın 14'üncü maddesindeki temel hak ve hürriyetlerin kötüye kullanılması kuralı da göz önünde tutulmalıdır.
Suç ağır cezayı gerektirmiyor veya suçüstü hâlinde işlenmiş bulunmuyorsa, jandarma veya polis sadece "sanığı tutamaz", fakat onun ifadesini alma ve kovuşturma işlemi sayılanlar dışında kalan araştırma işlemlerini yapabilir. Sanıktan başka kişilerin ifadelerini alabilir, savcılığa haber vererek kaybolmasından korkulan delilleri toplayabilir.
c. Kamu Görevlilerinin Yakalanması
Sanığın kamu görevlisi olması hâlinde meşhut suçlarla kollukça yapılacak yakalama açısından diğer kişilerce işlenen suçlara oranla bir fark yoktur. İşlenen suç görevden dolayı işlenmiş olursa, fiil suçüstü ise kolluk ve gerekiyorsa herkes sanığı yakalayabilir. Gecikmesinde tehlike bulunan işlemleri kolluk bizzat yapabilir. İfade almaksızın, en kısa zamanda olayı savcıya duyurur.
ç. Suça Sürüklenen Çocukların Yakalanması
Fiili işlediği zaman oniki yaşını doldurmamış olanlar suç nedeni ile yakalanamaz (YakalamaY 19/1-a). Oniki yaşını doldurmuş, ancak onsekiz yaşını doldurmamış olanlar suç sebebi ile yakalanabilir. Soruşturma C. savcısı tarafından yapılır (YakalamaY 19/1-b).
Yakalanan kişi 18 yaşın altında gözüküyorsa çocuk muamelesi görür. Küçük, aklen malul veya özürlü olan kişilere uygun yetişkin yardımcı olmalıdır. Çocuk ve gençler için ana-baba veya bakıcısı, bir sosyal hizmet görevlisi ve bunlara ulaşılamamışsa, jandarma veya polis olmayan bir başka yetişkin yardımcı olmalıdır.
d. Şikâyete Bağlı Suçlarda Yakalama
Soruşturma ve kovuşturması şikâyete bağlı olan suçlarda şikâyet gerçekleşmeden yakalama yapılamaz.
Küçüklere veya kendisini idare eden aciz bulunanlara karşı işlenen fiilerde suçüstü hâli istisnadır (CMK 90/3).
e. Basın Yolu İle İşlenen Suçlar
Basın yoluyla işlenen suçlardan dolayı yeni Basın Kanunu sadece 22, maddesinde hapis cezası öngörmüş ve 18 ve 22. maddelerindeki suçlar dışında para cezasının hürriyeti bağlayıcı cezaya çevrilmesini kabul etmemiştir (BasK "2004¬5187" 28). Bu nedenle sırf para cezasını gerektiren ve basın yoluyla işlenen suçların kovuşturulması sırasında sorumlu müdürle, yayınlatanın özgürlüğünü kısıtlayıcı, tutuklama yakalaması ve tutuklama gibi bir işlem yapılamamalıdır. Yapıldığı takdirde ilgili süjenin sorumluluğu sözkonusu olur.
f. Tutuklama Yasağı Olan Suçlarda Yakalama
Sadece adli para cezası veya hapis cezasının üst sınırı 2 yıldan fazla olmayan suçlarda tutuklama kabul edilmediği için (CMK 100/4), bu suçlarda sadece kimlik tespiti yakalaması yapılabilir.
g. Terör Suçlarında Yakalama
AHİM kararları doğrultusunda terör suçlarında basit şüphe ile yakalama yapılabilir. Bu kabul örgütlü terör suçlarının toplum için ortaya koyduğu büyük tehlikeden kaynaklanmaktadır. Orantılılık ilkesi bu sonucu haklı gösterir.
Ancak bu kabul, Türk Hukuku açısından geçerli değildir. 2014 değişikliğinden itibaren, terör suçları genel yetki kapsamına alındığı için, "kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut delillerin" (CMK 100/1) bulunması yakalamanın ön koşuludur.
h. Geriverme Yakalaması
İade eden Devlet hangi suçtan iade etti ise sadece bu suçtan yargılama yapılabilir. Diğer suçlardan yakalama, sorgu ve dava açma yapılamaz. Hükümlü veya sanık "nihai olarak serbest kaldıktan" sonra ülkeyi 45 gün içinde terk edebilir (SİDAS 14). Kişi bu süre sona erdikten sonra ülkede kalmaya devam ederse iç hukukun gerektirdiği yakalama veya diğer işlemler yapılabilir.
Yabancı bir ülkeye geri verilecek olan kişi hakkında tutuklama kararı (TCK 18/7) verilir ve buna dayanılarak yakalanır (CMK 90/2).