11.3. İfade alma25

11.3.    İfade alma25

11.3.1. İfade Alma Kavramı

Ceza Muhakemesi Kanununun "Tanımlar" Başlıklı 2. maddesinde; "g) İfade alma: Şüphelinin kolluk görevlileri veya Cumhuriyet savcısı tarafından soruşturma konusu suçla ilgili olarak dinlenmesi, h) Sorgu: Şüpheli veya sanığın hâkim veya mahkeme tarafından soruşturma veya kovuşturma konusu suçla ilgili olarak dinlenmesi," şeklinde tanımlanmıştır.

İfade alma ve sorgu kavramları Yakalama, Gözalatına Alma ve İfade Alma Yöntemeliğinin 4. maddesinde aynı şekilde tanımlanmıştır.

Bu kısımda sadece soruşturma aşamasında suç şüphesi altında bulunan kişi olan şüphelinin ifadesinin alınması hususuna değinilecektir.

11.3.2. İfadesi Alınan Kişinin Kimlik Bilgilerinin Belirlenmesi

Şüphelinin ifadesine kimlik tespiti ile başlanılmalıdır. Ceza Muhakemesi Kanununun 147. maddesinin "a" bendinde şüphelinin kimliğinin tespiti yasal bir zorunluluk hâline getirilmiştir.

Şüphelinin isnat edilen suç ile fiille ilgili ‘’susma hakkı ‘’ bulunduğu halde kimlik bilgilerine ait sorularda ‘’susma hakkı ‘’ yoktur

Diğer yandan şüpheli kimliği ile ilgili olarak sorulan sorulara doğru cevap vermekle yükümlüdür. Şüphelinin kimliğini yanlış bildirmesi (gerçekte varolan başka bir kişinin kimlik bilgilerini vermesi) hâlinde; şüpheli hakkında 5237 Sayılı TCK'nın 268 ve 267. maddeleri uyarınca "İftira" suçundan, kimlik bilgileri konusunda bilgi vermekten kaçınması ya da kimliğine ilişkin gerçeğe aykırı beyanda bulunması hâlinde ise 5326 Sayılı Kabahatler Kanununun 40. maddesinde düzenlenen kimliği bildirmeme kabahatinden dolayı işlem yapılabilecektir.

İfadeye başlamadan önce şüpheliye kimlik bilgilerini doğru vermekele yükümlü olduğu hususu mutlaka hatırlatılmalıdır.

Yapılan uyarıya rağmen kimlik bilgileri konusunda beyanda bulunmaktan imtina eden ya da kimlik bilgileri konsusunda gereceğe aykırı beyanda bulunmakta ısrar eden şüphelinin kimlik bilgilerinin tespit edilebilmesi için (üst sınırı 2 yıl veya daha fazla hapis cezasını gerektiren suçlarda) şüpheli hakkında 5271 Sayılı CMK'nın 81. maddesinde düzenlenen fizik kimliğin tespiti hükümleri uygulanabilir.

11.3.3. İfadesi Alınan Şüpheliye Haklarının Hatırlatılması

Şüphelinin kimlik bilgilerinin belirlenmesini müteakip, şüpheliye sahip olduğu haklar eksiksiz olarak hatırlatılmalıdır. Şüphelinin sahip olduğu haklar konusunda bilgi sahibi olması, ifadeyi alan kişinin (Cumhuriyet Savcısının ya da kolluk görevlilerinin) şüpheliyi aydınlatma yükümlülüğünü ortadan kaldırmaz. Yargıtay kararlarında da vurgulandığı üzere, haklarını bildiğini iddia eden şüpheliyi sahip olduğu haklar konusunda aydınlatmama yönündeki bir uygulama hukuk uygulmasında eşitliği ve tekdüzeliği bozar. Yargıtay şüpheli ya da sanığın haklarının hatırlatılmamış olmasını mutlak bozma sebebi olarak görmektedir.

Şüpheliye ifadesinden önce hatırlatılması gereken haklar CMK'nın 147. maddesinde düzenlenmiş olup; buna göre; şüpheliye ilk olarak kendisine yüklenen suç hakkında (şüpheliye birden fazla suç isnat edilmesi hâlinde herbir suçla ilgili olarak ayrı ayrı) bilgi verilir.

11.3.4. Müdafiin İfade Almada Hukukî Yardımı

CMK 149 uyarınca; şüpheli veya sanık, soruşturma ve kovuşturmanın her aşamasında bir veya birden fazla müdafiin yardımından yararlanabilir; kanunî temsilcisi varsa, o da şüpheliye veya sanığa müdafi seçebilir.

Soruşturma evresinde, ifade almada en çok üç avukat hazır bulunabilir.  ^

Soruşturma ve kovuşturma evrelerinin her aşamasında avukatın, şüpheli veya sanıkla görüşme, ifade alma veya sorgu süresince yanında olma ve hukukî yardımda bulunma hakkı engellenemez, kısıtlanamaz.

CMK 150/2 uyarınca müdafii bulunmayan şüpheli veya sanık; çocuk, kendisini savunamayacak derecede malul veya sağır ve dilsiz ise ya da kendisine isnat olunan suçun alt sınırı beş yıldan fazla hapis cezasını gerektiriyor ise; istemi aranmaksızın bir müdafii görevlendirilir. 

Bu şekilde görevlendirilen müdafii şüphelinin ifadesinin alınması sırasında hazır bulunmak zorundadır.

 

Şüpheli veya sanığın kendisinin sonradan müdafi seçmesi hâlinde, Baro tarafından görevlendirilen avukatın görevi sona erer (CMK 156/3).

CMK 153/2, 3 ve 4 2014 yılında yürürlükten kaldırıldığı için mahkeme tarafından müdafiin dosyayı inceleme yetkisi kısıtlanamaz.

Terörle Mücadele Kanunu'nun mülga 10/3-e maddesi gereğince, bu kanun kapsamına giren suçlardan (terör suçundan) dolayı gözaltına alınan şüphelinin müdafi ile görüşme hakkı, Cumhuriyet savcısının istemi üzerine, hâkim kararıyla yirmidört saat süre ile kısıtlanabiliyordu; ancak bu zaman zarfında şüphelinin ifadesi alınamıyordu. 2014 değişikliği ile bu hüküm de kaldırıldı.

11.3.5. Şüphelinin İfadesinin Tutanakla Tespit Edilmesi

Şüphelinin ifadesi bir tutanak ile kayıt altına alınır.

Bu tutanakta; ifade alma veya sorguya çekme işleminin yapıldığı yer ve tarih, ifade alma veya sorguya çekme sırasında hazır bulunan kişilerin isim ve sıfatları ile ifade veren veya sorguya çekilen kişinin açık kimliği, ifade almanın veya sorgunun yapılmasında üst paragrafta belirtilen işlemlerin yerine getirilip getirilmediği, bu işlemler yerine getirilmemiş ise nedenleri, tutanak içeriğinin ifade veren veya sorguya çekilen ile hazır olan müdafi tarafından okunduğu ve imzalarının alındığı, imzadan çekinme hâlinde bunun nedenleri mutlaka yer almalıdır.

CMK 169 uyarınca bu kanun kapsamına giren suçlarla ilgili olarak kolluk tarafından düzenlenen tutanaklara ilgili kolluk görevlisinin açık kimlik bilgileri yerine sadece sicil numarası yazılmak zorundadır. 2104 değişikliği ile terör suçlarında bir ayrıcalık yapıldı: CMK 169 uncu maddeyi bir fıkra eklendi:

(7) (Ek: 21/02/2014-6526/16 md.) Türk Ceza Kanununun İkinci Kitap Dördüncü Kısmının Dört, Beş, Altı ve Yedinci Bölümünde tanımlanan suçlar (318, 319, 324, 325 ve 33'nci maddeler hariç) ile 12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununun kapsamına giren suçlarla ilgili yürütülen soruşturma ve kovuşturmalarda, kolluk tarafından düzenlenen tutanaklara, ilgili görevlilerin açık kimlikleri yerine sadece sicil numaraları yazılır. Kolluk görevlilerinin ifadesine başvurulması gerektiği hâllerde çıkarılan davetiye veya çağrı kâğıdı, kolluk görevlisinin iş yeri adresine tebliğ edilir. Bu kişilere ait ifade ve duruşma tutanaklarında adres olarak iş yeri adresleri gösterilir."

CMK'nın 147/1-h maddesi uyarınca ifade ve sorgu işlemlerinin kaydında, teknik imkânlardan yararlanılır. Ancak bu işlemin adliyelerde gerçekleştirilebilmesi için ilk olarak Adalet Bakanlığı tarafından; UYAP Bilişim Sisteminde ses ve görüntünün aynı anda elektronik ortamda iletildiği, kaydedildiği ve saklandığı Ses ve Görüntü Bilişim Sistemine ilişkin gerekli teknik altyapının kurulmuş olması gerekmektedir.

Bu amaçla yani soruşturma ve kovuşturma aşamasında Cumhuriyet savcısı, hâkim veya mahkemece dinlenilmesine gerek görülen kişilerin Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi kullanılarak dinlenilmesini, kayda alınmasını, saklanmasını ve bunun için gerekli teknik altyapının kurulmasına dair esas ve usulleri düzenlemesinin temin etmek amacıyla Adalet Bakanlığı tarafından Ceza Muhakemesi'nde Ses ve Görüntü Bilişim Sisteminin Kullanılması Hakkında Yönetmelik çıkarılmıştır,

Bu yönetmeliğin 9. maddesi uyarınca Görüntülü ve sesli iletişim tekniğinin kullanılması olanağının varlığı hâlinde, kanunlardaki usul ve esaslar dairesinde, soruşturma veya kovuşturma aşamasında yapılan her türlü işlem SEGBİS ile kayda alınır.

Ancak; mağdur çocukların, duruşmaya getirilmesi mümkün olmayan ve tanıklığı maddi gerçeğin ortaya çıkarılması açısından zorunlu olan kişilerin, tanıklığında bu kayıt zorunludur,

Yine aynı yönetmeliğin 19, maddesi uyarınca ilgililer, yapılacak işlemin (konumuz itibariyle ifade alma işleminin) görüntülü ve sesli olarak kayda alınacağı hususunda bilgilendirilmelidir,

SEGBİS ile elde edilen kayıtlar, nitelikli elektronik imza ile imzalanarak güvenli bir şekilde talep eden makam tarafından saklanır (SEGBİS Yöntemeliği 6, madde),

SEGBİS ile elde edilen kayıtlar, ilgili mevzuatta öngörülen usule göre UYAP Bilişim Sisteminde yazılı tutanağa dönüştürülüp, elektronik imza ile imzalanır.

Yazılı tutanağa dönüştürme işlemleri için yazılım veya donanım araçları kullanılabilir, Bu kayıtların tutanağa dönüştürülmesi işlemi; soruşturma aşamasında soruşturmayı yürüten Cumhuriyet başsavcılığı veya hâkim tarafından, kovuşturma aşamasında ise esas mahkemesince yapılır (SEGBİS Yöntemeliği 7),

11.3.6. İfade Almada Yasak Usuller ve Doktor Muayenesi

Şüphelinin beyanı özgür iradesine dayanmaktadır.

Bunu engelleyici nitelikte kötü davranma, işkence, ilaç verme, yorma, aldatma, cebir veya tehditte bulunma, bazı araçlar kullanma gibi bedensel veya ruhsal müdahâleler yapılamaz (CMK 148/1), Kanuna aykırı bir yarar vaat edilemez (CMK 148/2),

Terör suçları yönünden doktor raporları ile ilgili en önemli husus işkence ve kötü muamele iddialarının etkili şekilde araştırılmasıdır.

11.3.7. AİHM Kararları

AİHS taraflara bu yasakla ilgili olarak müspet yükümlülükler yüklemiştir, Bu şekildeki iddiaları soruşturma ödevi ve yasaklı muameleden yeterli koruma sağlayan bir yasal çerçevenin uygulamaya konmuş olması gereklidir, Bu düzenleme mutlak bir haktır. Evrensel bir hükümdür. İşkence yasağına uymamak, ulusal güvenlik sebepleriyle bile olsa asla haklı gösterilemez.

Bu tip iddialarla ilgili olarak AİHM içtihatlarına göre mutlaka etkin bir soruşturma yapılmak zorundadır. Tüm soruşturmaların çok kaliteli olması beklenmemekle birlikte cezalandırmaya elverişli bir soruşturma yapılması beklenmektedir. Soruşturmayı yapanların bağımsız ve tarafsız olmaları gerekli olup bu nedenle yürürlükte olan 4483 sayılı Yasa Türkiye açısından hiyerarşik yapıdaki ast üst ilişkileri yönünden "sorunlu" bir yasal düzenlemedir.

AİHM soruşturma ilkelerini şu başlıklar altında toplamıştır,

Soruşturmanın başlaması; Soruşturma makamı şikâyeti öğrendiğinde soruşturmayı başlatmalıdır.

Soruşturma organlarının bağımsızlığı, şikâyeti soruşturacak olan soruşturma organları soruşturulan kişi ve kurumlardan bağımsız olmalıdır.

Soruşturmanın etkililiği, soruşturma, maddi gerçekleri ortaya çıkarmaya dönük olma anlamında etkili olmalı ve bütün deliller toplanmalıdır.

Soruşturmanın makul bir özen ve hızla yapılması, soruşturma organlarının her aşamasında gerekli özeni ve titizliği göstermeli ve soruşturma yeterince hızlı yapılmalıdır.

Soruşturmanın şeffaflığı ve kamu tarafından denetimi, soruşturma şeffaf ve kamu denetimi altında yapılmalıdır.

Yaptırımın caydırıcılığı olarak belirlenmiştir. Soruşturma sonunda sorumlulara fiilleriyle orantılı cezalar ve mağdura gerekirse tazminat verilmelidir.

Yukarıda belirtilen ilkeler doğrultusunda bu tip suçlamalarla ilgili olarak alınacak doktor raporlarının ayrıntılı olmasına ve mümkünse adli tıp uzmanından alınmasına özen gösterilmelidir.

Bu tip soruşturmalarda 20 Nisan 2000 tarihli Birleşmiş Milletler Genel Kurulunun A/RES/55/89 sayılı kararıyla Birleşmiş Milletler belgesi hâline gelen İşkence ve Diğer Zalimane, İnsanlık Dışı, Aşağılayıcı Muamele veya Cezaların Etkili Biçimde Soruşturulması ve Belgelendirilmesi İçin El Kılavuzundaki (İstanbul Protokolü) ilkelerin göz önünde bulundurulması gereklidir.

İşkence görmeme hakkı mutlak bir haktır ve bu hakkın askıya alınması mümkün değildir.

Bu hakka istisna tanınamaz. Sözleşme, işkence, insanlık dışı ve küçük düşürücü muamele veya cezayı kesinlikle yasaklamaktadır ve gerekçesi ne olursa olsun hiçbir istisnanın kabul edilmesi mümkün değildir. Yetkili makamlar, bu nedenle terörizmle mücadeleye veya yaşamın korunmasına atıfta bulunarak bir kişiyi bu tür bir muameleye tabi tutamazlar.

A, ve diğerlerinin Birleşik Krallık'a karşı açtığı dava 19,2,2009: "3, Maddede istisna konusunda bir hüküm yer almamaktadır ve ulusun varlığını tehdit eden bir acil durumun varlığına bakılmaksızın Madde 15 § 2 kapsamında bu Maddeden farklı hareket edilmesine izin verilmemektedir, Terörizmle mücadele gibi en güç koşullarda bile ve ilgili kişinin davranışına bakılmaksızın Sözleşme, işkence ve insanlık dışı veya küçük düşürücü muameleyi ve cezayı kesinlikle yasaklamaktadır,

Gafgen davasında bir kişi, bir çocuğun kaçırılmasının soruşturulması ile bağlantılı olarak tevkif edilmiş ve polis, çocuğun nerede saklandığı konusunda bilgi alınamadığı takdirde ölmesinden endişe duymuştur, Polis memurları, bu nedenle bilgi vermeye ikna etmek amacıyla bir sorgulama sırasında zanlıyı büyük acıya neden olacak fiziksel şiddet kullanmakla tehdit etmişlerdir, Bunun, 3, Maddenin ihlâlini oluşturduğu belirlenmiştir,

 

 

A. ve diğerlerinin Birleşik Krallık'a karşı açtığı davada bir El Kaide destek ağının üyeleri oldukları ileri sürülen İngiltere'deki bir grup yabancı, 11,9,2001'deki saldırıdan sonra 3 yıl 3 ay tutuklu kalmıştır, İşkence görmelerine neden olabileceği için ülkelerine sınır dışı edilmeleri mümkün olmamıştır,

Bu kişiler, yüksek güvenlikli koşullarda süresiz tutukluluğun insanlık dışı veya küçük düşürücü muamele oluşturduğu gerekçesiyle 3, Maddenin ihlâl edildiği konusunda şikâyette bulunmuşlardır,

Ancak Mahkeme, sanıklara yapılan muamelenin, insanlık dışı veya küçük düşürücü muamele olarak görülmeye ilişkin koşulları yerine getirmemesi nedeniyle 3, maddenin ihlâl edilmediğini belirlemiştir: "Kötü muamelenin, 3, madde kapsamına girebilmesi için asgari bir yoğunluk düzeyine ulaşması gerekir, Bu asgari düzeyin değerlendirilmesi, muamelenin süresi, bedensel veya ruhsal etkileri ve bazı durumlarda mağdurun cinsiyeti, yaşı ve sağlık durumu gibi olaya ilişkin bütün koşullara bağlıdır.. Mahkeme, başka hususlar yanı sıra muamelenin önceden tasarlanmış olması, saatler boyunca uygulanması ve bedensel yaralanma veya yoğun bedensel veya ruhsal acıya neden olması dolayısıyla "insanlık dışı" olduğunu belirlemiştir, Mahkeme, mağdurları küçük düşürecek ve alçaltacak derecede korku, ızdırap ve aşağılık duygularına neden olması nedeniyle muamelenin "küçük düşürücü" olduğu sonucuna varmıştır..."

Mahkemenin örgütlü suçla mücadele konusundaki anlayışı, Devletin işkence, insanlık dışı veya aşağılayıcı muamele ve cezalar konusundaki AİHS'nin 3, maddesi bağlamındaki yükümlülüklerine aykırı olağanüstü tedbirler alınabileceği anlamına gelmez,

Buna bir örnek teşkil eden Aksoy kararında  Mahkeme şöyle demiştir: "Mahkeme'nin birçok vesileyle belirttiği gibi Sözleşme'nin 3, maddesi, demokratik toplumun temel değerlerinden birini içermektedir, Sözleşme, terörizm ve örgütlü suçlarla mücadele gibi en zor şartlarda bile işkenceyi, insanlık dışı ve aşağılayıcı muamele ve cezayı mutlak bir biçimde yasaklamaktadır, Sözleşme'nin ve 1 ve 4 sayılı

Protokollerin maddi haklarla ilgili birçok hükmünden farklı olarak 3. madde, hiçbir istisnaya ve 15. maddeye göre ulusun yaşamını tehdit eden olağanüstü durumda bile askıya almaya yer vermemektedir..."

Bir başka örnek olan Eğmez kararında Mahkeme bu hususu tekrarlamıştır: "Sözleşme'nin 3. maddesi, demokratik toplumun temel değerlerinden birini içermektedir.

Sözleşme, terörizm ve örgütlü suçlarla mücadele gibi en zor şartlarda bile işkenceyi, insanlık dışı ve aşağılayıcı muamele ve cezayı mutlak bir biçimde yasaklamaktadır."

Cosar davasında  başvuru sahibi, kendisinden baskı altında alınmış olan ifadelerin ülkedeki mahkemeler tarafından kabul edilmesi nedeniyle adil yargılanmadığı yolunda şikâyette bulunmuştur.

Mahkeme, başvuru sahibinin 16 Ocak 2004'de saat 18.30'da polis tarafından gözaltına alındığını belirlemiştir. Aynı gün saat 18.45'de düzenlenen sağlık raporunda vücudunda kötü muamele konusunda herhangi bir işaret olmadığı belirtilmiştir. Başvuru sahibi, bir gün sonra polis tarafından sorgulanmıştır. Başvuru sahibi, sorgulaması sırasında bir cinayete katılmış olduğunu itiraf etmiştir. Başvuru sahibi, ayrıca kendini suçlu durumuna düşüren bazı açıklamalar yaptığı olayların canlandırılması sürecine de katılmıştır. Başvuru sahibi, aynı gün saat 17.30'da bir doktor tarafından tekrar muayene edilmiş ve doktor, herhangi bir kötü muamele izi olmadığını bildirmiştir. Ülke içindeki adli sürecin herhangi bir aşamasında veya Strasbourg'daki adli süreç sırasında başvuru sahibi, bu raporların doğruluğuna itiraz etmemiş veya bunları düzenlemiş olan doktorların, yaralarını muayene etmediklerini ileri sürmemiştir. Polis tarafından gözaltına alınmasından iki gün sonra düzenlenen sağlık raporunda başvuru sahibinin sırtında birkaç yara olduğunun belirtilmesine karşın bu berelenmelerin, muayeneden 24 ila 48 saat önce meydana geldiği kaydedilmiştir. Mahkeme, ülkedeki soruşturmada meydana gelen usule ilişkin eksiklikler nedeniyle bu yaralanmaların kesin tarihi belirlenememiştir. Bununla birlikte dava dosyasındaki bilgilere dayalı olarak başvuru sahibinin emniyetteki ifadesinin baskı altında alındığı sonucuna varılamamıştır. Mahkeme, ayrıca başvuru sahibi hakkında mahkûmiyet kararı veren asliye mahkemesinin kararının sadece polisteki itirafına dayanmadığını ve aynı zamanda diğer zanlıların ve tanıkların ifadeleri yanı sıra belgesel kanıtları dikkate aldığını belirlemiştir. Dosyadaki kanıtlara dayalı olarak ülkedeki mahkeme, başvuru sahibinin kurbanı öldürdüğünü ve cesedini denize attığının kanıtlandığı sonucuna varmıştır. Ayrıca başvuru sahibine yargılanması sırasında dosyadaki kanıtların kabul edilmesi konusunda itirazda bulunma imkânı tanınmıştır. Mahkeme, bu davada başvuru sahibinin savunma haklarına saygı gösterildiğini ve yargılanmasının, bir bütün olarak adil bir şekilde gerçekleştiğinin kabul edilmesi gerektiğini belirlemiştir. Bu nedenle Sözleşme'nin 6 §1 Maddesi ihlâl edilmemiştir.

11.3.8. Gözaltı İşlemlerinin Denetimi

Nezarethanelerin C. savcısı tarafından denetlenmesi sorunu, kolluğun önleyici idari yetkileri ile adli yetkilerinin kesiştiği bir noktayı ilgilendirmesi nedeni ile hassas bir konudur. Suç işlediği şüphesi ile yakalama ve gözaltına alma, kolluğun adli görevi olduğu için C. savcısının bu işlemleri denetlemesi doğaldır. Ancak nezarethanelerin tefrişi veya korunması gibi hususlar kolluğun idari görevleri arasında olduğu için C savcısının bu hususlara ilişkin yetkisi yoktur.

11.3.9. Şüphelinin Hâkim Önüne Çıkarılması

Cumhuriyet savcılığının kararı ile "soruşturmanın tamamlanması için" gözaltına alınan kişi soruşturma işlemlerinin tamamlandığı an sulh ceza hâkimi önüne çıkartılır ve CMK 147 uygulanarak, CMK 101 uyarınca sorgusu yapılır ve tutuklanıp tutuklanmayacağına karar verilir.

Gözaltı süresi zarfında ilgilinin serbest bırakılmasını gerektiren bir durum ortaya çıkmadığı için bırakılmazsa en yakın hâkime gönderilmesi için zorunlu süre hariç, en geç 24 saat, toplu olarak işlenen suçlarda dört gün ve bazı suçlarda 48 saat ve yedi günlük süreler sonunda kişi ile vücudu sulh ceza hâkimi önüne çıkarılır ve sorguya çekilir (CMK 91/6).

Kanun sorguda müdafiin de hazır bulunmasını mecburi tutmuştur.

Mecburi müdafiilik konusunda kanunun açık ve net düzenlemeler yapması yerindedir.

Hâkim ya "kişinin serbest bırakılmasına" veya "tutuklanmasına" karar verir. Suçun adli kontrole tabi olması durumunda (CMK 109/1) bu kararın verilmesi de mümkündür (CMK 103). Bu kararın aynı gün verilmesi gereklidir.

Yakalanan kişinin en çok yirmidört saat içinde yetkili hâkim veya mahkemeye götürülmesi gerekir (CMK 94/1). Yetkili mahkemeye değil de, nöbetçi sulh ceza hâkimine çıkarılması bozma sebebidir (1. CD 15.5.2008, K. 4090; 4. CD 28.6.2010, K. 12492). '

Yaşanan olumsuzluklar üzerine yol tutuklaması kaldırıldı ve CMK 94 2014 yılında yeniden yazıldı.

 

INFOMELDUNG_LOGINBOX
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol