25.0 Terör ve Örgütlü Suçların İfade Özgürlüğü Bağlamında İncelenmesi
25.1. Terörle Mücadele Mevzuatı
25.2. İfade Özgürlüğü Hakkı Bağlamında Dikkate Alınması Gereken Parametreler
25.3. Terörle Mücadele Hukuku Bağlamında Verilmiş Kimi AİHM Kararlarının İncelenmesi
25.4. Sonuç
25. Terör ve Örgütlü Suçların İfade Özgürlüğü Bağlamında İncelenmesi
GİRİŞ
Ülkemiz, uzun yıllardır çeşitli terör örgütlerinin faaliyet alanı içinde yer almakta ve özellikle PKK terör örgütünün otuz yılı aşkın bir süredir eylemlerinin odağında kalmaktadır. Terörün yıkıcı ve yıldırıcı etkisi -ki, bu etkisi dolayısıyla terör tanımlaması yapılmaktadır- nedeniyle gerek halkın büyük bir kesimi, gerekse yargı dâhil devletin idarî ve güvenlik bürokrasisi terörle mücadeleyi son derece spesifik bir rejim olarak algılamakta ve bir nevi genel olağanüstü rejim uygulamasını devam ettirmektedir.
Terörle mücadelenin bir olağanüstü hâl rejiminde dahi bir hukuk rejimi olduğu ve devletin -terör örgütlerinin tersine- sadece ulusal hukukun değil, uluslarası insan hakları hukukunun koymuş olduğu standartlara uygun hareket etmek zorunda olduğu gözden kaçırılabilmektedir. Meselenin hassasiyeti dolayısıyla iç hukukun uygulayıcılarında uluslararası insan hakları hukukunun denetimine ve müdahâlesine karşı olumsuz bir tavır gelişebilmekte ve bu direnç açık/örtülü biçimde iç hukuk uygulamasının devamına her şeye rağmen yol açabilmektedir. Bunun önemli nedenlerinde birisi, ulusal terör ile global terör arasında bir bakış açısı farklılığının uluslararası merciler tarafından oluşturulmasıdır.
Terörizm söz konusu olduğunda neden özel bir yasaya ya da hukuka ihtiyaç vardır, mevcut yasalar dâhilinde terörle mücadele etmek mümkün değil midir, devletler, terörle mücadele yasalarını bizzat kendi yasal mevzuatlarını bu alanda etkisiz kılmak (by-pass etmek ) için mi oluştururlar? Aslında bu sorulara bütün yönleriyle tatminkâr bir yanıt vermek bu çalışmanın boyutunu aşacaktır; ancak, terörle mücadele yasaları eğer -diğer konularda olduğu gibi- ifade özgürlüğünün sınırlandırılması konusunda özel düzenlemeye gitmiş ise, bu takdirde bu soruların söz konusu bağlamla sınırlı bir analizini yapmak gerekir. Bu analiz yapılmadan, terörle mücadele mevzuatında ifade özgürlüğüyle ilgili olarak yapılan (bir anlamda) özel sınırlama rejimini anlamak mümkün olmayacaktır.
Ceza yargıcının geleneksel ceza hukuku bakış açısıyla yorumladığı terör mevzuatı, çok yerde insan hakları hukukunun ve özel olarak da ifade özgürlüğü hukukunun özgün ve karmaşık yapısı içinde hak ihlaline yol açabilmektedir. Bu açıdan her ikisi arasındaki farkın ortaya konulması, ceza yargıcının geleneksel ceza hukuku yorumunu aşmasına katkı sağlayabilir ve böylece ortaya çıkabilecek insan hakları ihlallerinin asgari bir düzeye indirgenmesine yardım edebilir.
Bu farklılığa işaret etmek için denilebilir ki, ceza hukukunda suçun unsurlarının kimi hukukçular tarafından ön plana çıkarılan "hakkın icrası" kavramı çerçevesinde -belki bu çerçeveyi de biraz daha genişletecek biçimde- yeniden değerlendirilmesi gerekir. Örneğin bir vakada, kişiye uygulanan yaptırımın meşru bir amacı olabilir. Bu yaptırımı düzenleyen ceza yasasının koruduğu hukukî menfaat önemli olabilir. Fakat yine böyle bir vakada, konuşmacıya uygulanan cezai yaptırım, "demokratik bir toplumda gerekli" olmayabilir. Böyle bir sonucun haklılaştırılması, ifade özgürlüğü hakkının ve daha çok da sisteminin karmaşık yapısı içinde ceza mevzuatının yorumlanmasına bağlıdır.
Terörle mücadele mevzuatı, güvenlik-özgürlük dengesi içinde bu dengenin güvenlik lehine bozulmasına yol açabilmektedir. Gerçekte bu dengenin kurulması, demokratik toplumun ve özgürlük ruhunun sürdürülebilmesinin yegâne yoludur. Bunun için de devletlerin iş birliği içinde, özgürlük ruhunu ve demokratik toplumun temel esaslarını ortadan kaldırmadan, terörle mücadele etmenin yollarını araştırmaları beklenir. Malesef, güvenlik gerekçesiyle özgürlüklerin askıya alınmasında terör, Hükümetlerin kolayca sığındıkları bir limana dönüşebilmektedir. Öyle ki, terör tehdidi, işkence yasağı gibi hiçbir durumda askıya alınması kabul edilmeyen temel hakları dahi sorgulamaya açmaktadır.
Özgürlük bedelsiz değildir. Mutlak olarak kabul edilecek bir ifade özgürlüğünün yaratabileceği tehlikeler kolayca göz ardı edilemez. Aynı şekilde, denetimsiz bir güvenlik talebi de kolay biçimde despotizme yol açabilir. Bu dengeyi gözetmek her zaman kolay bir iş değildir.
Terörle mücadelenin, demokratik bir hukuk devletinde hukuk içinde yürütülecek bir mücadele olduğu dikkate alınmalı, özgürlüğümüzün kolay bahanelerle Hükümetler tarafından askıya alınmasına karşı ebediyen uyanık olunmalı ve ilkeler üzerinde yükselen bir özgürlük rejimi oluşturulmalıdır.
Bu çalışmanın amacı, söz konusu ilkelerin özgürlüğün sınırlarının tayin edildiği davalarda hangi objektif/nesnel ölçütlerle uygulanacağını tespit etmektir.
Çalışma, "Türk Ceza Adalet Sisteminin Etkinliğinin Geliştirilmesi Avrupa Birliği/ Avrupa Konseyi Ortak Programı" çerçevesinde hazırlanmış olan çalışmanın (Terörizm ve İfade Özgürlüğü Paradoksu) bir parçası olarak, eğitim seminerlerinde kullanılmak üzere seçili kısımlardan oluşmaktadır. Bu seçimde, Programın eğitim kısmına özellikle taalluk eden yönü dikkate alınarak konunun teknik ceza hukukuna bakan boyutları ihmal edilmiştir.
Burada öncelikle, terörle mücadele mevzuatının, ifade özgürlüğü hakkının sınırlandırılmasına müteallik kısımlarının bir sunumu yapılmıştır. İkinci kısımda, ifade özgürlüğü hakkı bağlamında dikkate alınması gereken parametreler açıklanmaya çalışılmıştır. Bu kısım, iki ana başlık ihtiva etmektedir: Birinci başlık altında, ifade özgürlüğü hakkını savunmamazı haklılaştıran gerekçelerin terörle mücadele hukuku bağlamında da geçerli olup olmadığı araştırılmıştır. Burada ifade özgürlüğü tezlerinin bir incelemesinin yapılmadığı, bu incelemenin başka yerlerde ayrıntılı biçimde yapılmış olduğu ve okuyucunun bu eserden önce söz konusu eserlere müracaat etmesi gerektiği söylenmelidir. Bu çalışma, spesifik olarak terörle mücadele mevzuatının kapsadığı alana inhisar ettirildiğinden, söz konusu diğer alanların bu çalışmada kuşatılması mümkün olmadığı gibi, anlamlı da değildir. Burada yapılan sadece, bu tezlerin terörle mücadele hukuku bağlamında ne ölçüde geçerliliklerini koruduğunu araştırmaktan ibarettir.
Bu başlık altında ele alınan diğer önemli bir konu ise, bir ceza davasına konu olan ifadenin yorumlanmasına ilişkin temel sorunlardır. Bu sorunların aşılması ve özgürlüğün korunabildiği bir rejimin oluşturulabilmesi için, söz edimleri kuramı olarak nitelendirilen bir kuramın bu davalarda nasıl uygulanabileceğinin araştırılması önem taşımaktadır. Söz edimleri kuramı, bir yandan "doğrudan / dolaylı tahrik" gibi ceza hukuku kavramlarının yorumlanmasıyla ilgili olduğu gibi, diğer yandan eylem ve ifade arasındaki ilişkinin açıklanmasıyla da ilgilidir. Söz edimleri kuramının anlaşılması, pek çok ifade özgürlüğü davasında ifadenin sınırlandırılmasının demokratik bir toplumda gerekli olmadığının tayin ve tespit edilmesinde önemli bir rol oynayabilir.
Çalışmanın ikinci kısmı, terörle mücadele hukukunun ifade özgürlüğü ile ilgili en önemli bölümünü oluşturan "yasa dışı eylemi tahrik ve teşvik eden ifade" kategorisinin incelenmesine ayrılmıştır. ABD Yüksek Mahkemesi tarafından geliştirilmiş olan "açık ve yakın tehlike" ölçütü, bizim ceza hukuku sistemimiz bakımından ayrı bir önem taşımaktadır. Zîra bu ölçüt, bizzat yasa koyucu tarafından (ilginçtir, bu ölçütün belirlendiği ABD rejiminde yasal mevzuat bu ölçüte yer vermiyor iken), toplumda özgürlüğün yargı kararlarıyla daraltılmasına karşı bir güvence olarak tercih edilmiş ve yasal mevzuata aktarılmıştır. Açık ve yakın tehlike ölçütüne Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (bundan sonra "AİHM") kararlarında da (muhâlefet şerhlerinde) rastlanmaktadır. Dolayısıyla, özellikle yasa dışı eylemi tahrik eden ifade kategorisi bakımından ifade özgürlüğünü sınırlama rejiminin temel ilkelerinden birini oluşturan ölçütün anavatanındaki serüveni ayrıntılı biçimde ele alınmıştır.
Bu ders materyalinin son kısmını ise, AİHM'in terör bağlamında Türkiye ile ilgili olarak vermiş olduğu kararların incelemesi oluşturmaktadır. Burada özellikle vakanın konusunu teşkil eden ifadelere, sınırlama rejimi hakkında yetkin bir analizin yapılmasına izin verecek şekilde geniş yer verilmiştir. Bu analiz, yukarıda belirtilen ilkelerin mevcut vakadaki uygulamasının somutlaştırılmasına yardım edecek biçimde yapılmıştır.